"Yüz kalbin aynasıdır" demişdik. Dikkat ederseniz, yüzünde meymenet olmayan insanlar, hep ahlâkı bozuk olan insanlardır. Ne var ki, sîretin bozukluğu, herkesde aynı şekilde tezâhür etmez. Kimisinin ahlâksızlığı, sözlerinden ve yaptıklarından hemen anlaşılırken kimisininki ise gizlidir, kolay kolay anlaşılmaz. Sözleri ve fiilleri düzgün görünen nice insanlar vardır ki, hakîkatde ahlâk ve sîretleri bozuk olduğu için yüzlerinde hiç meymenet kalmamışdır, rabbiyesirleri silinmişdir. Namazda-niyâzda, câmide- tekkede, Hicâz'da-Mekke'de görünen nice insanlar vardır ki yüzleri pek çirkindir çünkü yüzlerinde îmân nûrundan eser kalmamışdır.
Zâhirleri düzgün olup da yüzlerinde meymenet olmayan insanlar iki kısımdır :
- Bir kısmı, her türlü fenâlığı işler, meselâ haram yer, içki içer, zinâ eder ama bunları halkdan gizler. Çünkü Allah'dan korkmaz ama halkın ayıplamasından korkar. Bu büyük bir nifak alâmetidir zîrâ kalbi ile fiili, fiili ile sözü birbirini tutmayan insan, münâfıkdır.
- Diğer bir kısmı ise, belki bu gibi günâhları işlemez ama kalbi hased gibi, kîn gibi, riyâ gibi, ucub gibi, kibir gibi şeytânî sıfatlarla doludur. Bunlar ne kadar âlim olurlarsa olsunlar, ne kadar amel ederlerse etsinler faydası yokdur. Zîrâ kalblerinden söküp atamadıkları riyâ ve ucub gibi şeytânî sıfatlar, bütün amellerini bâtıl kılar. Öğrendikleri ilimler de, kibir, hased, hubb-i câh, hubb-i mâl gibi şeytânî sıfatlar yüzünden kendileine fayda yerine hep zarar getirir.
Bu gibi meymenetsizler arasında nice hocalar, nice âlimler, nice şeyhler, nice imamlar, nice vâizler vardır. Bunlar, riyâ ve şöhret illetine mübtelâ olup söyledikleriyle kendileri âmil olmayan kimseler oldukları için yüzlerinden rabbiyesirleri silinmişdir. Bunların meymenetsiz suratları, içlerinde gizledikleri nifâkı, ayna gibi göstermekde ve cümle âleme ilân etmekdedir ki görenler onlardan uzak dursun. Tabii görene! Köre ne!
Sîreti sûretde mümkündür temâşâ eylemek
Hâil olmaz 'ayn-i 'irfâna basîret perdesi
0 yorum:
Yorum Gönder