1 Mayıs 2008 Perşembe

Dünyada neden sıkıntı çekiyoruz? Hz Adem’in cezasını biz mi çekelim?

Düşünün ki; size evvelden pek çok kereler çiçekler göndermiş hediyelerle sevindirmiş dünyanın en güzel kadını/(kadınsanız erkeği ) ve aynı zamanda tüm dünyanın sultanı ve sevgi dolu olan O, size sevgiliniz olmanızı teklif etse. Dese ki; Hem ben hem de başka her ne dilersen, aklına ne gelirse senin olacak. Sonsuza dek büyük mutluluk ve coşku içinde yaşayacaksın, ben her şeye Kadirim biliyorsun, öyleyse benim bu teklifimi kabul eder misin? Dese…

Kim bilir nasıl bir sevinç tufanına tutulurduk. Hiç inkâr etmeyelim. Çok çok daha azı hatta iyi bir işe girdiğimizde yada piyangodan küçük bir para çıktığında bile mutluluktan havalara uçuyoruz.

Ama sorarız tabi ki; Ey sultanım, bu muhteşem teklifinizin bir bedeli var mı? O da dese ki;

- Benim düşmanımı dost edinme ki o sana da düşmandır, çünkü ben seni çok sevdim. Yeryüzünde bana kavuşana dek dilediğini al, sadece hakkın olmayana dokunma, ben sana yaşamaya gerekli miktarda dünyalık ve hatta daha fazlasını göndermeye söz veriyorum. Bana sık sık mektup yaz, bahçelerden benim için çiçekler topla, beyaz güvercinler satın alıp azat et göklere ismim için dese… “Hay hay. Biz şart bekliyorduk, sen ise iltifatlar ettin ve zaten bizim arzuladığımız şeyleri istedin deriz. ”

Dünyaya gelince bir bakarız ki; annemiz 9 ay bizi yumuşak bir tahtta gezdirmiş, anne babamız bizim hizmetimizde ve koruyucu meleklerimiz. Gökyüzü korunmuş bir tavan, yeryüzü nimetlerin fışkırdığı yumuşacık bir döşek. Padişahlardan iyi bakılıyoruz.

Sık sık mektup yaz demişti güzel sultanımız; ben de sık sık dua edip meleklerle postaya veriyorum, beni ve kainatı yoktan var eden, bana merhamet edip hizmetçilerimle koruyana.

Düşmanımı dost edinme demişti; öğrendim ki düşmanı şeytanlar ve insanların inançsız olanları imiş. Gördüm ki onlar yalnız fuhşa, aldatmaya, bencilliğe ve sorumsuzluğa çağırıyorlar. Paylaşmak, sonsuzluğu arzulamak ve güzellikler için sabırlı olmak gibi muhteşem manevi zenginlikler ise hep O’nun dostlarının yanında.

O bana benim için çiçekler topla demişti gül bahçelerinden; öğrendim ki o bahçeler camilerdi gül kokan. O çiçekleri toplamak için her eğilişimde mis kokuları içime çekiyorum, öperken secdede yanaklarından zevkten titriyorum. Gözyaşlarımla suluyorum onları sevgi açıyor yaprakları ve renkleri bir özlemi haykırıyor.
Bana beyaz güvercinler azat et demişti; bende sadakalar dağıtmış, çocuklar sevindirmiş ve beni incitenleri affetmiştim.
Onun bize olan aşkı ve arzusu artıkça bizim ilahi bir aynaya dönmüş yüreklerimizde o aşka tutuluyor, aşka aşık oluyor, ardından aşka dönüşüyoruz. Tüm dünyaya haykırmak istiyor bu yürek “La ilahe illallah”. İlahımda, taptığımda, sığınağımda, anam babamda yalnız sensin.

Elbette zaman zaman sıkıntıları göreceğiz ama sabredersek arkasında bize verilen büyük bir hediye ve Sultan’ın yüreğimize bıraktığı aşk ilhamını göreceğiz. Perdeler kalkacak ve mesafeler daralacak. Acı çektikçe merhamet olunacak bize ve bizde merhametli olacağız böylelikle, yıkanacağız o ilahi mabede girmeden gözyaşlarıyla, tertemiz gireceğiz o gizli odaya, içinde Allah’tan başka kimsenin kalmayacağı yere.

Şeytan ki Rabbine karşı evvelden de nankördü, bilgisini çok görüyordu ve kendini çok beğeniyordu. Hz Adem yaratılınca ve Allah için ona saygı göstererek secde etmesi istenince ( çünkü içinde ilahi ruh vardı ) şeytan büyüklendi, kıskandı. Büyüklük tasladığı için Allah O’nu huzurundan kovunca o, Allah’a “beni sen azdırdın” dedi. İkinci kez kendini temize çıkardı bu sefer Allah’ı suçladı. O evvelden de zalimlerdendi. Allah bir yarattığının kalbindeki kötülüğü yada iyiliği görür; ortaya çıkarıp kendisini de şahit tutmak için böyle sınav var eder. Böylelikle Şeytan kendi isteğiyle Allah’ın ilminde takdir edilen haline geldi. Hz Adem e kötülük yapmak istiyordu. Hz Adem’de şeytanın bu yaptığını öğrenince onu küçük gördü. Bu nedenle şeytana karşı gaflete düşüren yol açıldı. Allah’ın uyarmasına rağmen, şeytanın vaadine inandı, nefsinin emri Allah’ın emrine galip geldi. Sonra Hz Adem tövbe etti, dünyada Allah’a yönelenlerden oldu. Bu sefer vefat edince eski derecesinden daha üst bir dereceye yerleştirilmesi nasip oldu. Böylece şeytanın hilesi kendisine döndü. Şeytana ancak Allah’a düşman olan insanlar üzerinde hakimiyet yetkisi verildi ve kiniyle bu işe hizmetkar olmayı kendi istedi. Bu kıssa Kuran da ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. ( araf suresi )
Share:

Related Posts:

0 yorum:

Yorum Gönder