6 Mart 2019 Çarşamba

Usta Karagözcü

Karagöz Oyunu oynatanlara "Hayâlî" ya da "Karagözcü" denir. Usta bir Karagözcü çok zor yetişir. Çünkü hem birbirine hiç benzemeyen farkı milletlerden çok sayıda karakterin şîve taklidlerini tek başına yapabilmesi, hem de perde gazellerini ve semâîleri okuyabilmesi lâzımdır. Bunlar da yetmez, oyununa ve seyircisine göre, yeri geldiğinde tulûât da yapabilmesi, zamânına ve zemînine göre bir takım nükteler de yapabilmesi gerekir. İyi bir Karagözcünün Türkçeye de çok iyi hâkim olması lâzımdır.

Vaktiyle Karagöz çok revaçda olduğu için ve pâdişâhlar bile Karagöz seyretmekden hazzettiği için memleketimizde çok iyi Karagözcüler yetişmişdir. Bu ustalar san'atlarına çok iyi hâkim oldukları gibi aynı zamanda son derece nüktedân, zarîf ve san'atlarına bağlı insanlardır. Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bunlardan birinin ibretlik hikâyesini şöyle anlatmışlardı :
Kanlı Kavak oyununda, Selîm diye bir bahçıvan vardır yani oyundaki Arnavud bahçıvanın ismi Selîm'dir. Kanlı Kavak oyunu öteden beri hep böyledir, Selîm ismi hiç değişmez. Sultân Selîm Hân'ın huzûrunda Karagöz oynatan usta bir Karagözcü, oyunun tam orasına gelince, pâdişâhın da isminin Selîm olduğunu unutmuş ve oyun îcâbı "Seliiiim!" diye seslenmiş. Oyunu keyifle seyretmekde olan Pâdişâh, hemen "Lebbeyk/Buyrun" diye cevap verince usta Karagözcü, çok büyük bir gaf yaptığını anlamış, hemen püf deyip ışığı söndürmüş ve oyunların sonunda okunan,
Yıkdın perdeyi eyledin vîrân
Gidip sâhibine haber vereyim hemân
beytini okuyarak, oyuna devâm edemeyeceğini zarîf bir şekilde ifâde etmiş. Sonra da, "Pâdişâhım, artık çok ihtiyarladım, bendenizden sürç-i lisân vâki' oldu, affımı ricâ ediyorumi Lutfedip beni Medîne-i Münevvere'ye gönderin, sizin ulüvv-i şânınıza duâ edeyim. Ben bundan sonra artık Karagöz oynatmam" demiş. Pâdişâh "Hayır, sen hatâ etmedin, ettiysen de ben seni affettim" dediyse de usta Karagözcü "Siz affetseniz de ben kendimi affetmem pâdişâhım" demiş ve mesleği bırakmış
Efendi Hazretleri bu hikâyeyi ecdâdımızın san'atlarına ve mesleklerine ne kadar çok kıymet verdiklerini ifâde etmek için anlatırlar ve buyururlardı ki :
İşte eski usta san'atçılar böyleydi, eğer fâhiş bir hatâ yaparlarsa kendilerini katiyyen affetmezlerdi.
Efendi Hazretlerinin bahsettiği bu usta, Kasımpaşalı Hâfız Bey'dir. Hâfız Bey'in sanatındaki ustalığı gösteren hikâyesi de şudur :
Hâfız Bey büyük bir usta olduğu için bir çok yardakçıları varmış ve bir yerde Karagöz oynatacağı zaman bütün malzemeleri yardakçı tabir edilen yardımcıları önceden hazır edermiş. Hâfız Bey, oyunun başlayacağı saatde gider, herşeyi hazır bulurmuş. Bir akşam Beylerbeyinde Karagöz oynatması için bir yerden teklîf gelmiş fakat her nasılsa yardımcılarına haber vermeyi unutmuş, unuttuğunu da Beylerbeyine varınca hatırlamış. O saatden sonra tekrar Kasımpaşa'ya dönüp Karagöz takımlarını alıp Beylerbeyine dönmek saatler alacağı için mecbûren şöyle bir çâre düşünmüş. Perde yapmak için bir yatak çarşafı ile attarlarda satılan cinsden birer karagöz ve hacivad tasvîri istemiş. Bu malzemeler hemen temin edilmiş. O da hemen perdeyi kurup, oyuna başlamış.
Malum ya, her oyunun başında Karagöz ile Hacivad arasında geçen bir konuşma vardır. Karagözcülerin lisânından buna muhâvere denir. Hâfız Bey bu muhâvereyi öyle ustaca devâm ettirmiş ki, seyredenler hem gülmekden kırılmış hem de zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışlar. Nihâyet, sözü denk getirip, "Karagözüm, bu akşam bu kadarla iktifâ edelim, ben sana haddini bir başka zaman bildiririm" diyerek oyunu bitirmiş. Bitirmiş ama onu davet eden ev sâhibi, hemen atılmış, "Yâhu, biz seninle sabaha kadar oyun oynatman için pazarlık etmişdik, sabaha kadar en az üç oyun oynatman lâzımdı, sen daha birinci oyuna bile başlamadan gitmeye kalkıyorsun" diye çıkışınca, Hâfız Bey, "Efendim, ben size verdiğim sözü tuttum, bakınız sabah oldu" diyerek perdeyi açınca bir de ne görsünler! Hakîkaten gün ışımış, sabah olmuş.
Bu bir zıll-i hayâldir kim hayâl içre hayâl oynar
Ne ten oynar ne cân oynar meyâli bî-meyâl oynar
Verâ-yı perdeden söyler hurûfu gece gündüz
Ne hûrşîdden menâzildir ne encüm ne hilâl oynar
Gör ol hengâme-i 'ibret ne yazmış levhine seyret
Çekil vahdet gözünden bak eyâ fâ’il ne hâl oynar
Dil ol bir nükteyi yârla bu meydân-ı hakîkatde
Bu bir resm-i hayâldir ehline ammâ kemâl oynar
Ne ağla başına gülme ne gör görme bilip bilme
Ata vü mâderinden geç bu fasılda ne el oynar
Bu esrârı örf-i remzî hayâl-i perdeden geçmiş
Bulursa ehlini ma'nâ meâli bin meâl oynar
Sana senden yakıp şem'i görün Sâcid hayâl görme
Yâkıp perde-i dârâyı felek efser zevâl oynar
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder