Evliyâ Çelebi, kendi devrindeki meşhûr hayâlî Kör Hasanzâde Muhammed Çelebi hakkında ma'lûmât verirken, "Dedeleri dahi Yıldırım Hân asrında Kör Hasan nâmıyla yâd olur bir rind-i cihân, musâhib-i Yıldırım Hân imiş" diyerek, Yıldırım Bayezid Han'ın musâhiblerinden Kör Hasan Çelebi'nin ibretlik bir hikâyesini şöyle anlatır :
Bir kerre Yıldırım Hân, cümle ulemâya gadab edüp cümlesin bir dama doldurup âteşe yakmak ister, üç gün üç gece niçe bin âdem ricâ eder, ricâları kabûl olmayup ulemâ yakmağa dağlar gibi odun yığılmada. Âhir mezkûr Kör Hasan tebdîl-i câme bir gorona kıyâfetli ve bir metrepolid kıyâfetli bir papas olup Yıldırım Hân huzûruna varup göründükde Yıldırım Hân gülmekden bî-tâb olup, "Nedir bu kıyâfet kâfir" der. Kör Hasan eydür : "Zâhir pâdişâhım kâfiristâna gitsem gerek, bu kıyâfetle gitmeği ma‘kûl görüp tebdîl-i kıyâfet etdim". "Ya kande gidersin" der. "Pâdişâhım İslâmbol tekfuruna giderim" der. "Ya n'işlersin mel'ûn" der. "Pâdişâhım, işitdim ki sekiz yüz mü’ellif ü musannif ve dörd mezheb şeyhülislâmların ve Bursa mollâsını ve yetmiş fetvâya kâdir ulemâları cümle âteşe yakarmışsın, "el-cevâb Allâhu a'lem olur-olmaz" demeğe kâdir bir ulemâ kalmadıkdan sonra elbette millet-i Mesîhiyye papaslarının bâtıl şerî'atlarına muhtâc olmamız mukarrerdir. Elbette kırk elli papas taleb etmeğe bir kulunuz gönderirsiz, bâri hakîri bu kıyâfetle tekfur-ı bî-nûra gönderin. Bursa şehrin keşîşler ile doldurup Keşîş dağımızda yine ke'l-evvel karâr etsinler" dedikde Kör Hasan'ın bu gûne ilzâmından Yıldırım Hân mülzem olup "Yâ Hasan, ecdâd-ı izâmım rûhu içün cümlesin bu günkü gün âteş-i semendere yakardım ammâ senin hâtırın içün cümlesin afv etdim" dedikde Kör Hasan parmak götürüp huzûr-ı Yıldırım'da tecdîd-i îmân getirüp, "Pâdişâhım varayım cümle kadıları da müselmân edeyim. Bir dahi zulm etmeyüp ferâgat edeler, zulm ederlerse kellelerin taş dibekde gedeler" deyü Yıldırım Hân'dan afv-ı ulemâ içün yarlığ-ı belîğ alup mahbûshâneye gelüp sicn kapusun kal' edüp, "Müjde ey ulemâ, pâdişâhım bencileyin âsî ve âciz ve mezmûm mukallid kulunun ricâsıyla sizleri afv eyledi" deyü haber verince cümle ulemâ sicn içinde kırk kerre secde-i şükr edüp, "Ey nedîm Hasan, Cenâb-ı İzzet seni sa'âdet-i dâreynde mesrûr u şâdân eyleye. Zîrâ sen dünyâda mahzûn kalbleri dilşâd, vîrân gönülleri âbâd etmedesin. Rabbü'l-ibâd ilâ inkırâzı'd-devrân sana inkırâz-ı nesl etmeye. Cümle zürriyyetin gelecek pâdişâhlara nedîm-i hâssı mu'azzez olalar ve ni‘metleri dâim olup mesrûr u handân olalar" deyü cümle hayır duâ edüp mahbûshâneden çıkup Yıldırım huzûrunda ser-ber-zemîn edüp giderler. Anın içün bu mukallidîn ser-çeşmesi Hasanzâde-i şebbâz hâlâ cemî'i ulemâ ve sulehâ mâbeyninde makbûl ü mergûb idi.Evliyâ Çelebi, Hasanzâde Muhammed Çelebi'nin Dördüncü Murad'ın huzûrunda haftada iki gece mukallidlik yapıp, türlü türlü şakalarla pâdişâhı eğlendirdiğini, pür-marifet olduğunu, Farsça ve Arapça bildiğini, aynı zamanda iyi bir mûsıkîşinâs ve bestekâr olduğunu, kitâbetden de anladığını, ta'lik hattı gâyet güzel yazdığını, hâsılı hezârfen bir çelebi olduğunu söyler. Evliyâ Çelebi, Hasanzâde'nin perde oyunundaki ustalığını da şöyle anlatır :
Şeyh Şâzilî'den sonra hayâl-i zılla şöhret veren oldur. Hayâl-i zıll perdesi içinde bir küçük perde dahi kurup gâyet hurde tasvîrler ile hayâl-i zıll oynatmak anın te'lîfi idi. Ve gâyet zen-dost olmakla hayâl-i zıllda cüvân-nigâr taklîdi ve hoppa taklîdi ve dilsizler taklîdi ve dilenci Arab ve Arnavud taklîdi ve Bekrî Mustafâ ile dilenci kör Arab taklîdi, mîrasyedi çelebi ve devrânî çelebiler ve üç eşkıyâ çelebiler ve cüvân-nigâr ve cüvân ile nigâr hammâma girüp Gâzî Boşnak hammâmda cüvân-nigârı basup Karagöz'ü kîrinden uryân bağlayup hammâmdan çıkarmasın ve Hacivad babası Şerbetcizâde taklîdin, ve'l-hâsıl hayâl-i zıllde üç yüz pâre taklîdleri vardır kim bir mukallid ana nazîre bir taklîd etmek mümkün değildir. Bir kere dinleyen mahabbet edüp elbette irşâd olması mukarrer idi. Zîrâ cemî'i taklîdi tahkîk-i hakîkî olmak üzre netîce-i kelâmları cümle tasavvuf idi, yine böyle iken âdem gülmekden bayılırdı.
Her kande olsa küşâde bu küşâde perdemiz
Ehl-i hâle zevk ettirir hem serâpâ perdemiz
Sûret-i dünyâya teşbîh eylemiş üstâdımız
Bahş eder bezm-i safâyı bu musaffâ perdemiz
Çünki bir zıll-i hayâlâtdır bu dehr-i bî-vefâ
'Ayn-ı 'ibretle nazar kıl gör ne zîbâ perdemiz
Bak ne sûret gösterir şem'-i zıyâsı perdenin
Gûne gûne şekl olunmuşdur müheyyâ perdemiz
Perdesi oldu Dervîş Nesîm'in sûret-nümâ
Hem hayâl-i zıll ile oldu mücellâ perdemiz
0 yorum:
Yorum Gönder