- Hz. Enes’ten gelen rivayette göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu: “İnsanoğlunun bir ova/vadi dolusu altını olsa, bir ovayı/vadiyi daha ister. İnsanoğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz. Ve Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.” (Müslim, Zekât, 117 “1048”)
- Abdullah b. Abbas’tan rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz şöyle buyurdu: “İnsanoğlunun bir ova/vadi dolusu malı olsa, bir o kadarını daha ister. İnsanoğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz. Ve Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.” (Müslim, Zekât, 117 “1048”)
Devamla ibn Abbas dedi ki “Bu ifade Kur’an’dan mı değil mi, bilemiyorum.” (a.g.y)
Diğer bir rivayette bu tereddütlü ifade İbn Abbas’a isnat edilmemiştir. (a.g.y) Dolayısıyla bu durum, ravinin gösterdiği bir tereddüttür.
- Buhari’nin İbn Abbas’tan yaptığı rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurdu: “İnsanoğlunun iki ova/vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü da ister. İnsanoğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz. Ve Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.” (Buhari, Rikak, 10)
- Buhari’nin yaptığı diğer bir rivayette: “İnsanoğlunun bir ova/vadi misali (vadi kadar) malı olsa, bir o kadarını daha ister. İnsanoğlunun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz. Ve Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.” (Buhari, Rikak, 10)
Bu rivayetin sonunda da İbn Abbas’ın “bunun Kur’an’dan olup olmadığını bilemiyorum” sözlerine yer verilmiştir.
- Buhari, aynı zamanda bu hadisi Hz. Abdullah b. Zübeyr ve Hz. Enes’ten de ayrı ayrı rivayet etmiştir. Bu rivayetlerde bu bilgiyi Peygamberimizin bir hadisi olarak nakletmiştir. Yalnız Hz. Ubeyy’in “Tekasür suresi ininceye kadar biz bunu Kur’an’dan sayardık” şeklinde bir görüşüne yer verilmiştir. (bk. Buhari, a.g.y)
- Hz. Enes, Hz. Ubey’den bunu naklettiği halde, kendisi bunu açıkça Peygamberimizin bir hadisi olarak rivayet etmesi, onun bu bilgiye itibar etmediğini göstermektedir.
- Rivayetlerin çoğunda bu husus hadis olarak belirtilmiştir. Bunu ayet olarak kabul eden rivayetlerden bazıları bu bilgiyi sahabeye isnat ederken, bazıları bunu sahabe olmayan bir ravinin tereddüdü olarak belirtir.
Bundan anlaşılıyor ki, bu ifade ayet değildir. Zaten bu ifade, çok güzel olmakla beraber tarz olarak Kur’an ayetlerinin üslubuna benzemediği de bir gerçektir.
- İbn Hacer bu konuyu açıklarken, Hz. Ubeyy’in “Tekasür suresi ininceye kadar biz bunu Kur’an’dan sayardık” şeklindeki ifadesinden şunu anlamak gerektiğini belirtir:
“Demek ki daha önce bu hadisi Kur’an’dan bir bölüm olduğunu sananlar, benzer konuyu işleyen Tekâsür suresinin inmesinden sonra onun hadis olduğunu anlamışlar.” (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 11/257)
İbn Hacer’e göre, bunun ayet olup daha sonra neshedildiğini söyleyenlerin görüşleri doğru değildir. (Fethu’l-Bari, a.g.y)
Gözünü ancak bir avuç toprak doyurur
Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adam, deniz kenarında oltayla balık tutuyordu. Oradan geçmekte olan ülkenin padişahı o gariban adamla ilgilendi ve ona,’oltana ben buradayken ilk takılan şey ne olursa onun ağırlığınca altın vereceğim’ dedi. Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı.
Hükümdar balıkçıya, ‘ ne yapalım, rızkın bu kadar, oltana ağır bir şey takılmadı’ diyerek alıp sarayına götürdü. Sarayına varınca adamlarına, balıkçının elindekinin ağırlığınca altın vermelerini emretti. Kemiği terazini kefesine koydular, diğer kefeye de altın koymaya başladılar. Beş, on, yirmi, elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu. Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde, tahminleri on misli üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi.
Altını doldurmaya devam ettiler, terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu. Bunda bir sorun olduğunu anladılar. Bir bilgeyi çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular. Bilge kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu: ‘ bu kemik aç gözlü bir insanın göz çukurudur.
Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz. Çünkü doymaz ama bir avuç toprak bunu doyurur.’ Nitekim bir avuç toprak alıp terazinin kefesine koydu ve kemik yukarı kalkıverdi.
Bu çok eski bilindik hikâyede de anlatıldığı gibi insanoğlu aç gözlüdür önüne dünyaları sersen yinede daha fazlasını ister, hiçbir zaman gözü doymaz. Daha fazlasını isterken de yanlış yollara başvurur. İnsanlara zarar verir, işçisinin hakkını yer, harama el uzatır.
0 yorum:
Yorum Gönder