3 Mart 2019 Pazar

Resûl-i Ekrem Efendimizin Beyânıyla Marifetullah

Abdullah İbn Mes'ûd ve Enes İbn Mâlik radıyallahu anhumâ Hazretlerinden ayrı ayrı rivâyet edilmişdir ki :
Bir adam Resûl-i Ekrem Efendimize gelip, "Yâ Resûlullah, amellerin en fazîletlisi hangisidir? diye sordu. Peygamber Efendimiz, "Azîz ve Celîl olan Allah'ı bilmekdir" buyurdular. Adam sorusunu tekrâr edince Peygamber Efendimiz de, aynı cevâbı verdiler. Adam, Resûl-i Ekrem Efendimizin cevâbındaki inceliği anlayamadığı için, "Yâ Resûlallah, ben size amelden sordum, siz bana ilimden cevâb verdiniz" deyince Efendimiz, "Muhakkak ki, Allah'ı bilenin ameli, az da olsa fayda eder ama Allah'ı bilmeyenin ameli çok da olsa fayda etmez" buyurdular.
Bu hadîs-i şerîf, tasavvufun en mühim mes'elesi olan ma'rifetullah hakkındadır. Sôfiyye lisânında ma'rifetullah, Allah'ı bilmek demekdir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz, bu hadîs-i şerîflerinde ma'rifetullah için "الْعِلْمُ بِاللَّهِ el-'ilmü billah" tabirini kullanmışlardır. Sôfiyye lisânında "ma'rifetullah" yerine bazen "irfân" bazen de "ma'rifet" tabirleri kullanılır. Allah'ı bilenlere yani ma'rifetullah sâhiblerine de, "ehl-i ma'rifet, "ârif" ya da "ârif-i billah" denir.

Bu hadîs-i şerîfde bir çok incelikler vardır. Bunlardan bazılarını beyân etmeye çalışalım :
  • Ma'rifetullah, öyle bir ilimdir ki, kitâblardan okuyarak, mektebe medreseye giderek öğrenilmez. Bu ilmi tahsîl etmek, ancak tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalb ile mümkündür.  Bu da ancak nefs ile mücâhede ederek yapılan sâlih amellerle ve zikrullah ile mümkündür. Efendimizin cevâbındaki incelik de buradadır. Zîrâ bu ilim, diğer ilimler gibi kâl ilmi değil, hâl ilmidir yani amel gerektirir.
  • Avâmın bütün derdi, hep sevap kazanmak, cennete gitmek ya da cehennemden kurtulmakdır. Zîrâ avâm, ibâdetleri bir karşılık almak için yapar, karşılıksız yapmaz. Halbuki Cenâb-ı Hakk'ın rızâsı ihlâsdadır yani Allah katında makbûl olan amel ihlâs ile yapılan ameldir. İhlâs ile yapılmayan ameller, makbûl değildir.
  • İnsanların çoğu, fazîletin çok ibâdet etmekde olduğunu zanneder. Bilmezler ki nefsini ıslâh etmemiş olan bir insan, ne kadar ibâdet etse de yevm-i kıyâmetde hüsrânda kalacakdır. Zîrâ nefsini ıslâh etmeyen kişinin kalbindeki şeytânî sıfatlar, yaptığı amellerin ecrini ve kıymetini yok eder. Zîrâ hasedi yüzünden gıybet etmişdir, kibri yüzünden kalb kırmışdır, mal sevgisi yüzünden başkasının hakkını yemişdir. Bu gibilerin ahvâli "Müflis kimdir?" diye başlayan meşhûr hadîs-i şerîfide beyân olunmuşdur.
Merâk edenler için hadîs-i şerîfin Arapça aslını da şuraya kaydedelim :
عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ : جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَيُّ الأَعْمَالِ أَفْضَلُ ؟ قَالَ : " الْعِلْمُ بِاللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ " ، قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ : أَيُّ الأَعْمَالِ أَفْضَلُ ؟ قَالَ : " الْعِلْمُ بِاللَّهِ " ، قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَسْأَلُكَ عَنِ الْعَمَلِ وَتُخْبِرُنِي عَنِ الْعِلْمِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ : " إِنَّ قَلِيلَ الْعَمَلِ يَنْفَعُ مَعَ الْعِلْمِ ، وَإِنَّ كَثِيرَ الْعَمَلِ لا يَنْفَعُ مَعَ الْجَهْلِ " ، وَقَدْ رُوِيَ مِثْلُ هَذَا عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ أَيْضًا بِإِسْنَادٍ صَالِحٍ
Okumakdan ma'nâ ne kişi Hakk'ı bilmekdir
Çün okudun bilmezsin ha bir kuru emekdir
Okudum bildim deme çok tâat kıldım deme
Eri Hakk bilmez isen abes yere yelmekdir
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder