Büyük Türk medeniyetinin müstesnâ îcâdlarından biri olan Karagöz Oyunu, zâhirde bir eğlence ve oyun gibi görülse de, aslında başdan sona tasavvufî remzlerle doludur. Zâten bu oyunun mûcidi de, Orhan Gâzî zamânında Bursa'da yaşamış olan olan ârif-i billah Şeyh Küşterî Hazretleridir. Nitekim bütün Karagöz oynatıcıları O'nu pîr olarak kabûl ederler ve perde gazellerinde dâimâ O'nun ismini anarlar.
Karagöz'ü çok seven, Karagöz Oyununu çok iyi bilen hattâ zaman zaman oynatmış da olan Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, bu oyundaki remzleri şöyle beyân ederlerdi :
Mehmed Râşid Efendi, Bursa hakkında kaleme aldığı "Zübdetü’l Vekâyi' der Belde-i Celîle-i Bursa" adlı eserinde Şeyh Küşterî Hazretleri hakkında şu ma'mûlâtı verir :
Memâlik-i Acem'den Küşter nâm bir beldede gencîne-i vücûddan behrever olup bu diyar-ı nüzhet-medâra sâye-figen nüzûl oldukda Kara Şeyh Mahallesi denmekle ma'rûf mahallede ikâmet eder. Cezbe-i 'azîm sâhibi ve zeyl-i kerâmât-ı 'aliyye sâhibi müstecâbu'd-da've olmakla civârında olan germâbeye kudüm-zen-i duhûl olup bazı âsâr-ı kerâmet-nümâları safha-yı kalb-i ruham-ı halvetde bedîddir. Cennet-karâr merhûm Gâzî Hudâvendigâr'ın, evâhir-i devr-i saltanatlarında müteveccih-i dâr-ı bekâ olup mahalle-i merkûm hâricinde Sultân Orhan hadîkası mukâbelesinde bir sahada medfûn ve merkadine nazır bir 'ayn-ı cârî olup subh u mesâ ebnâ-yı sebîli iskâdadır.Kerâmeti zâhir, duâsı makbûl bir veliyyullah olan Şeyh Küşterî Hazretlerinin kabri, de önündeki güzel çeşme de yakın zamâna kadar duruyormuş. Maalesef diğer bir çok türbe ve kabirler gibi onu da bir gecede yıkmışlar ve yerine bir binâ yapmışlar. Bursa'da "sıra dükkanlar" tabir edilen yerin hizasında bulunan kabrin taşında, "Kutbü'l-‘Ârifîn Gavsü'l-Vâsılîn Cennet-mekân Firdevs-âşiyân Sâhib-i Hayâl Şeyh Muhammed Küşterî" ibâresi yazılı imiş.
Karagöz oyunu, vahdet-i vücûdu gösterir. Sahne, kâinâtın remzidir. Yanan kandil veyâ meş'alenin şu'lesi, hayâtın yani canlılığın remzidir. Karagözcünün görünmemesi, Cenâb-ı Hakk'ın gözlerden nihân olmasına remzdir. Ne Karagöz'de hayat vardır ne de Hacivat'da, hepsini Karagöz'cü oynatır. Nasıl ki, ne sende can var, ne bende. Senden, benden konuşan, konuşturan Hakk Teâlâ Hazretleridir ama birimizin sesi Karagöz gibi çıkar, öbürünün sesi Hacivat gibi. Perdenin dört köşe olması dört iklîme işâretdir, dört mevsime işâretdir, dört kitâba işaretdir.Efendi Hazretleri, Karagöz oyununun başdan sona tasavvufî işâretlerle dolu olduğunu anlatırken, "Oyun esnâsında Hacivat bir semâî okur, o semâî şerh edilse, tasavvufdan iki cildlik kitap yazılır" buyururlardı. Karagöz oyununda sahneler arasında geçiş yapılırken okunan gazeller ve semâîler, oyunun kendisinden bile daha önemli idi zîrâ bu manzûmeler sıradan manzûmeler değil, hepsi birbirinden kıymetli ârifâne nutuklardı. Râşid Ali Baba'nın şu perde gazeli bunlara güzel bir misâldir. Karagöz Oyununun tasavvufî remzlerini hakîkaten pek güzel beyân eden bu gazelin kısa bir îzâhını bir önceki yazımızda bulabilirsiniz.
Nakş-i sun'un remz eder hüsnünde rü'yet perdesi
Hâce-i hükm-i ezeldendir hakîkat perdesi
Sîreti sûretde mümkündür temâşâ eylemek
Hâil olmaz 'ayn-i 'irfâna basîret perdesi
Her neye im'ân ile baksan olur iş âşikâr
Kılmış istîlâ cihâna hâb-ı gaflet perdesi
Bu hâyal-i 'âlemi gözden geçirmekdir hüner
Nice kâre gözleri mahv etdi sûret perdesi
Şem'-i 'aşka yandırıp tasvîr-i cismindir geçen
Âdemi âmed-şüd etmekde 'azîmet perdesi
Hangi zılle ilticâ etsen fenâ bulmaz 'aceb
Oynatan üstâdı gör kurmuş muhabbet perdesi
Dergeh-i Âl-i Abâ'da müstakîm ol Kemterî
Gösterir vahdet elin kalkdıkça kesret perdesi
Efendi Hazretleri, Karagöz oynatanların sıradan insanlar olmadığını da şöyle beyân buyurmuşlardı :
Karagöz oynatanlar, ilimden irfândan bî-behre olan sıradan insanlar değillerdi. Hattâ Karagöz'ü, bazı tekke şeyhleri yani irşâda me'mûr olan zevât oynatırlardı. Zâten Karagözcülerin pîri de Şeyh Küşterî Hazretleri'dir.Efendi Hazretlerinin çoçuk yaşda başlayan Karagöz merâkını ve bazı hâtıraları "Muzaffer Efendi Hazretleri ve Karagöz" başlıklı yazımızda bulabilirsiniz.
Kabri Bursa'da idi. Bir gecede yıkmışlar, yerine fotoğrafçı dükkânı yapmışlar. Fakîr, gitmiş, ziyâret etmişdim. Akşamdan türbe idi, sabahleyin fotoğrafçı dükkânı olmuş.
Gel ey zâhid kenâr-ı bezm-i 'irfândan mekâl anla
Hakîkatdir sözü 'âriflerin gûş et meâl anla
Görünen perdedir ammâ verâsın bilmedir maksûd
Cihâna i'timâd etme hemân zıll ü hayâl anla
Mecâza haml edenler ehl-i zâhirdir bu esrârı
Sen 'ibretle nazar kıl fânî dünyâdan misâl anla
Tehî sanma bunu şeyh Küşterî'nin yâdigârıdır
Ne gûnâ gösterir bak âlemi sâhib-kemâl anla
Nasîhatdır kelâmı Sâdık'ın efsâne zannetme
Tefekkür eyle ma'nâ-yı latîfîn hasbihâl anla
Hakîkatdir sözü 'âriflerin gûş et meâl anla
Görünen perdedir ammâ verâsın bilmedir maksûd
Cihâna i'timâd etme hemân zıll ü hayâl anla
Mecâza haml edenler ehl-i zâhirdir bu esrârı
Sen 'ibretle nazar kıl fânî dünyâdan misâl anla
Tehî sanma bunu şeyh Küşterî'nin yâdigârıdır
Ne gûnâ gösterir bak âlemi sâhib-kemâl anla
Nasîhatdır kelâmı Sâdık'ın efsâne zannetme
Tefekkür eyle ma'nâ-yı latîfîn hasbihâl anla
0 yorum:
Yorum Gönder