24 Ağustos 2016 Çarşamba

Gününmüz Teknolojisiyle Cebeli Tarık boğazı ve Ayeti kerimeyle Mucizenin belgesi




Rahman süresi Ayet 19-20

Bismillahirrahmanirrahim.

- Acı ve tatlı iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.
(Rahman Suresi, Ayet 19)

-Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar. (Rahman Suresi, Ayet 20)

AÇIKLAMA: (Tefsir) .

19- Evet iki denizi mercetti (salıverdi) . Burada merc müteaddidir. mânâsınadır ki, salıverdi demektir. Bu da esas itibariye karıştırmak mânâsına gelirse de, bu ayrı bir kullanmadır. Bu iki deniz hakkında misal olmak üzere çeşitli yorumlar yapılmıştır. Önce Furkan Sûresi'nde geçen 'O, iki denizi birbirine salmıştır. Bu, tatlı ve susuzluğu giderici; şu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına engel olan bir perde koymuştur.' (Furkân, 53) âyetine mutabık olmak üzere biri tatlı diğeri acı iki derya denilmiştir.

20- Fakat 'aralarında bir berzah vardır.' Berzah, esasen iki şey arasında bulunan engel ve ayırıcı sınır demektir. Coğrafya ıstılahında bilindiği gibi iki deniz arasında bulunan karaya denir. Berzah, burada kudretten herhangi bir sınır mânâsınadır. Aralarında bir berzah bulunduğundan dolayı o iki deniz birbirine geçmezler. O berzahı, o haddi aşıp da diğerinin yerini işgal edecek, özelliğini ortadan kaldıracak bir zulüm ve tecavüz yapmazlar, yapmaya meydan bulmazlar

Yukarıdaki iki ayette, bilinen iki su kütlesinin birbirleriyle karşılaşıp birleştiği fakat bir engel sebebiyle karışmadıkları vurgulanmaktadır. Bu hususun pozitif bilimle izahı yakın geçmişe kadar bilinmiyordu. Ancak Denizaltı araştırmaları ile ünlü Fransız bilim adamı Kaptan Jacques Cousteau denizlerdeki su engelleri ile ilgili yaptığı araştırmaların sonucunda birbirine Cebeli Tarık boğazı ile birleşen akdeniz ile Atlas okyanusunun birleştikleri yerde adeta görünmeyen bir perde ile ayrıldıklarınız şöyle anlatmaktadır: 

   'Bazı araştırmacıların farklı deniz kütlelerini birbirinden ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk. çalışmalar sonucunda gördük ki, Akdeniz'in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu var. Aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu'ndaki su kütlesini inceledik ve Akdeniz'den tamamen farklı olduğunu gördük. Halbuki Cebeli Tarık Boğazı'nda birleşen bu iki denizin tuzluluk, yoğunluk ve sahip olduğu hayatiyet açısından eşit veya eşite yakın olması gerekiyordu. Oysa ki bu iki deniz, birbirine yakın kısımlarda bile ayrı yapılara sahiptiler. 

    Bunun üzerine yapmış olduğumuz araştırmalarda bizi şaşkına çeviren bir durumla karşılaştık. çünkü bu iki denizin karışmasına birleşme noktasında bulunan harika bir su perdesi engel oluyordu. 

   Aynı türden bir su engeli 1962 yılında Alman bilim adamları tarafından Aden Körfezi ile Kızıldeniz'in birleştiği Mendep Boğazı'nda da bulunmuştu. 


Daha sonraki incelemelerimizde farklı yapıdaki bütün denizlerin birleşme noktalarında aynı engelin bulunduğuna tanıklık ettik.' Bu hâli anlattığım Profesör Maurice Bucaille, bunda şaşılacak bir şey olmadığını, İslam’ın kudsi kitabı Kur’an-ı kerimin bunu açık bir şekilde yazdığını söyledi. Hakikaten bu hâl Kur’an-ı kerimde açıklanıyordu”.
Kaptan Cousteau'yu şaşırtan bu durum, denizlerin birleşmesine rağmen suların karışmaması, çıplak gözle algılanamayan ve suyun algılanan özelliklerine ters gibi gözüken bu özellik, Kuran'da 14 asır önceden söylenmiştir.

Birbirine karışmayan iki denizin bulunduğu hususunda birkaç âyet-i kerime vardır:

(Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerinin ki tuzlu ve acı iki denizin arasına bir engel, aşılamaz bir serhat koyan Odur.) [Furkan 53]

(....iki deniz arasına perde koyan...) [Neml 61]

   İslam âlimleri, tefsir ilminin mütehassısları, âyet-i kerimeleri, zamanlarındaki fen bilgilerine göre tefsir etmişlerdir. Biz burada, Kur’an-ı kerimin her asırdaki fen bilgilerine uygun olduğu gibi, en yeni keşiflere de muvafık olduğunu göstermek istiyoruz. 

Her âyet-i kerimenin birçok, hatta sonsuz manası vardır. Çünkü, Allahü teâlânın bütün sıfatları gibi, kelam sıfatı da sonsuzdur. Bu manaların hepsini, ancak Kur’an-ı kerimin sahibi, yani Allahü teâlâ bilir. 

    Bunların çoğunu sevgili Peygamberine bildirmiştir. Yukarıda verdiğimiz malumat, o manalar deryasından ancak birkaç damla olabilir kanaatindeyiz. Bugün, birçok gayretlerden sonra, elde edilen hakikatleri bize 1400 sene evvel bildiren bir kitab, ancak Allahü teâlânın Kitabı olabilir. Böyle muazzam bir kudret, insanlarda olamaz. Ancak Allahü teâlâda vardır. Yukarıdaki hususları dikkat ile okuyan herkes, buna inanacaktır. Buna inanmamak taassup, inatçılık ve cahillik olur.

Kuran’ın Ancak Allahın varlığını izah ve ilahi bir gücün ispat vesikası olabileceği, hiçbir beşerin, hiçbir insanın hele 1400 sene önce hiçbir teknolojinin öyle bir eser ortaya koyamayacağını ispat noktasında ancak zamanımızın pozitif ilimleri ile açıklanan daha bir çok husus bulunmaktadır. Şayet bu konuda yukarıda pozitif bilimler ışığında açıkladığımız husus karşısında hala tatmin olmayan düşünce ve beyin kalmışsa eğer. gene fenni ilimler ışığında kuranın 1400 sene önce bildirdiği pozitif gerçekleri bir çok delilleriyle açıklayabiliriz.


Kaynak:By Eyyupk
Share:

0 yorum:

Yorum Gönder