4 Nisan 2019 Perşembe

MÜMİN AZ KONUŞUR ÇOK AMEL İŞLER



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِأَيْسَرِ الْعِبَادَةِ وَأَهْوَنِهَا عَلَى الْبَدَنِ اَلصَّمْتُ وَحُسْنُ الْخُلُقِ. (فيض)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  ،"  عبادتين أك قولاى و بدنه أك حفيف اولاننى سزه حبر وره يممى ؟ صوصمق ( فايداسز قونوشما مق ) و كوزل آخلاقدر ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İbâdetin en kolay ve bedene en hafif olanını size haber vereyim mi? Susmak (faydasız konuşmamak) ve güzel ahlâktır.” 
(Feyzü’l-Kadîr)
Hicrî:   28  Recep   1440  Fazilet Takvimi 

MÜMİN AZ KONUŞUR ÇOK AMEL İŞLER

 
Tâbiînden Atâ bin Ebû Rebâh (rahimehullah) şöyle dedi:
“Evladım, sizden önceki zâtlar boş sözü çirkin görürlerdi. Hazret-i Allâh’ın kitabını okumaktan, iyiliği emredip kötülükten nehyetmekten ve yaşaması için muhakkak söylenmesi îcâb eden sözlerden başka bütün sözleri boş söz olarak kabul ederlerdi. Sizler önünüze amel defteriniz açıldığında, günün tamamında içerisini, dünyaya ve âhirete faydası olmayan boş şeylerle doldurmuş olduğunuzu görmekten utanmaz mısınız?”
Âbid ve zâhid zâtlardan İbrahim Teymî (rahimehullah) dedi ki: “Bana, Rebi’ bin Haysem ile yirmi sene arkadaşlık yapanlar, ondan kendisinin ayıplanacağı bir kelimesini işitmediklerini söylediler.”
İmam Evzâî (rah.): “Mümin, az konuşur, çok amel eder. Münâfık ise çok konuşur, az amel eder.” buyurmuştur.
Lokman Hekim Hazretleri oğluna şöyle nasihatte bulundu: “Ey oğul! Kötü kimselerle arkadaş olan selâmet bulamaz, kötü yerlere giden kötülükle itham olunur, diline sahip olamayan da pişman olur.”
Lokman Hekim Hazretlerine: “Şu gördüğümüz derecelere nasıl eriştiniz?” diye sordular. O da: “Doğru konuşmak, emâneti sâhibine vermek ve mâlâyânîyi terk etmekle” diye cevap vermiştir.
Âlim ve Kâdı olan Yahya bin Eksem (rah.) dedi ki: “Bir kimsenin sözü doğru olursa, bunun eseri diğer amellerinde de görülür; bir kimsenin sözü fasit olursa, bunun eseri de diğer amellerinde görülür.”
Hasan-ı Basrî Hazretlerinden şöyle nakledilir: “Hikmet sahibinin dili, kalbinin arkasındadır. Bir şey söyleyeceği zaman kalbine danışır. Şayet lehine olacak ise söyler, aleyhine olacak ise söylemez.”
Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî (rahimehullah) dedi ki:
“Zâhit zâtlar hep böyle yaparlar, onlar dilini tutmak hususunda kendilerini zorlarlar ve daha dünyada iken nefislerini hesaba çekerlerdi. İşte Müslümanın da âhirette hesaba çekilmeden önce kendini böyle hesaba çekmesi gerektir. Çünkü dünya hesabı âhiret hesabından; dünyada dili muhafaza etmek âhiret pişmanlığından çok daha kolaydır.” 
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)
Hicrî:   28  Recep   1440  Fazilet Takvimi 

Share:

3 Nisan 2019 Çarşamba

SALEVÂT-I ŞERÎFE MÎZÂNI AĞIRLAŞTIRIR



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَكْثِرُوا الصَّلَاةَ عَلَىَّ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ عَلَىَّ مَغْفِرَةٌ لِذُنُوبِكُمْ. (كنز)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  ،"  بانه جوق صلوات اوقويونوز . زيرى محقق سزين بانه صلواتنز ، كونحلرينزين مغفرتنه وسيله اولور ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bana çok salevât okuyunuz. Zîra muhakkak sizin bana salevâtınız, günahlarınızın mağfiretine vesîle olur.” 
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   27  Recep   1440  Fazilet Takvimi 

SALEVÂT-I ŞERÎFE MÎZÂNI AĞIRLAŞTIRIR

İmâm Kuşeyrî (rahimehullah) şöyle nakletti: Bir müminin kıyâmet günü mîzanda sevapları hafif gelir. Bu sırada Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) parmak ucu kadar (küçük) bir kâğıt çıkarır. Onu, sevaplarının bulunduğu mîzânın sağ kefesine koydurur. Müminin sevapları onunla ağır gelir. Bu mümin sevinçli bir hâlde:
“Anam babam sana fedâ olsun, ne güzel yüzün, ne güzel ahlâkın var, sen kimsin?” diye sorar.
Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurur ki:
“Ben senin Peygamberin Muhammed’im. Şu sevaplarını ağırlaştıran da bana getirmiş olduğun salevât-ı şerîfelerindir. En muhtaç olduğun zamanda onların mükâfâtını sana ulaştırdım.” 
(Tefsîr-i Mefâtîhu’l-Gayb, F. Râzî)
ORUÇ
Oruç, ibadet niyetiyle imsak vaktinden güneş batıncaya kadar hiçbir şey yememek, içmemek ve cinsî münâsebette bulunmamaktır.
Orucun Farzları: 1- Niyet etmek. 2- Niyette orucun ilk ve son vaktini bilmek. 3- İmsaktan itibaren güneş batıncaya kadar, orucu bozan şeylerden kendini tutmaktır. Oruca başlama zamanına “imsak”, orucu açmaya da “iftâr” denir.
Orucun Kısımları: Oruç altı kısımdır:
1- Farz Oruç: Ramazan orucunun edâ ve kazâsı ve keffâret orucu.
2- Vâcip Oruç: Bozulan nâfile orucun kazâsı ve adak orucu.
3- Sünnet Oruç: Muharrem ayının 9. günüyle beraber Âşûrâ günü yani 10. günü tutulan oruçtur.
4- Mendûp Oruç: Her aydan tutulan 3 gün oruç. O üç günün “eyyâm-ı biyz” yani her kamerî ayın 13, 14 ve 15. günleri olması da mendûptur.
5- Nâfile Oruç: Bu oruçlardan başka mekrûh olmayan oruçlar nâfiledir.
6- Mekrûh Oruç: Yalnız Âşûrâ gününde tutulan oruçtur. Ramazan bayramının birinci, kurban bayramının 1, 2, 3 ve 4. günleri oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. 
(Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   27  Recep   1440  Fazilet Takvimi 

Share:

2 Nisan 2019 Salı

MÎRAÇ MÛCİZESİ



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رَأَيْتُ لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ مَكْتُوبًا اَلصَّدَقَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا وَالْقَرْضُ بِثَمَانِيَةَ عَشَرَ. (هـ)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  ،"  معراج كجسى جنتيك قابسنده شويله يازلى اولديغونى كوردم ، صدقه ورمنين ثوابى بره اون مثل بورج ورمنين ثوابى إيسه بره اون سكز ( مثلى ) در ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Mîraç gecesi cennetin kapısında şöyle yazılı olduğunu gördüm: Sadaka vermenin sevâbı bire on misli, borç vermenin sevâbı ise bire on sekiz (misli)dir.” 
(Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî:   26  Recep   1440  Fazilet Takvimi 

MÎRAÇ MÛCİZESİ

İsrâ Sûresi’nin 1. âyet-i kerîmesi ile bildirilen Mîraç mûcizesi, Hicret’ten bir sene önce, Receb-i şerîfin 27. gecesi vâki olmuştur. Bir kimse, İsrâ’ya yani, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Mekke’den Beytü’l-Makdis’e az bir vakitte gittiğine inanmazsa kâfir olur. Sahîh hadîslerle meşhûr olan semâlara yükselişini inkâr eylese, o kimse ehl-i bid’atten olur. Zîra, Allâh’ın kudretine mâni yoktur.
Cebrâil Aleyhisselam, Peygamber Efendimizi (s.a.v.), Ümmühânî’nin (r. anhâ) evindeki odasından Ka’be’ye götürdü, göğsünü yardı ve kalbini yıkayarak bir Burak’a bindirip Beytü’l-Makdis’e (Kudüs’e) ulaştırdı. Orada peygamberleri ve melekleri gördü. Onlara imâmlık edip sahradan (Mescid-i Aksâ’daki büyük kayadan) Burak’a veya Cebrâil Aleyhisselâm’ın kanadına binerek birinci kat semada Âdem Aleyhisselâm’ı, ikincide Yahyâ ve Îsâ Aleyhimesselâm’ı, üçüncüde Yûsuf Aleyhisselâm’ı, dördüncüde İdrîs Aleyhisselâm’ı, beşincide Hârûn Aleyhisselâm’ı, altıncıda Mûsâ Aleyhisselâm’ı, yedincide İbrâhim Aleyhisselâm’ı gördü. Onlarla selâmlaşıp konuştuktan sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya vardı. Kendisine Beyt-i Ma’mûr, Kevser ve Rahmet Nehri gösterildi.
Oradan Refref’e bindi, huzûr-ı İlâhîye varınca (teşehhüdde okuduğumuz) “Ettehıyyâtü lillâhi vessalevâtü ve’t-tayyibât” ile Cenâb-ı Hakk’ı övdü. Allâhü Teâlâ tarafından kendisine ikrâmla “Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtühû” diye hitâb olundu. Ve bu selâmın şerefine Peygamberimiz (s.a.v.) ümmetini de dâhil edip “Esselâmü aleynâ ve alâ ıbâdillâhi’s-sâlihîn” dedi. Ve bir gece ve gündüzde elli vakit namaz emrolunmuşken, tekrar tekrar yalvararak beş vakte hafifletildi. Geri dönerken bütün dereceleri ile cennetleri ve bütün derekeleri ile cehennemi gördüler.
Beytü’l-Makdis’e gelip Mekke’ye doğru yola çıkınca, Kureyş kervânını gördü. Sabah olunca mîrâcını insanlara haber verdi. Peygamberimize (s.a.v.) Beytü’l-Makdis’den ve kervânlarının hâlinden suâl eylediler. Sordukları şeylerden birer birer açıkça haber verince, Allâh’ın yardımına mazhar olanlar tasdik ettiler; îmândan nasîbi olmayanlar ise inkâr ettiler. 
(Tefsîr-i Mevâkib, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   26  Recep   1440  Fazilet Takvimi 


Share: